Kurumsal Kimlik, Kurumsal Kimlik

Bilen değil, yapan kazanır

Kurumsallık ya da kurumsallaşma hepimizin saygıyla baktığı bir kelimedir, ancak kurumsallaşmanın tam olarak ne demek olduğunu anladığımız söylenemez.

Türk Dil Kurumunun, Büyük Türkçe sözlüğünde Kurumsal kelimesinin karşılığında: Değişik birim ve fonksiyonlarıyla bir kurumun niteliklerine tam anlamıyla sahip olan diye yazmaktadır.

Hepimize göre kurumsallık farklı bir şeyler ifade etmektedir.

Neredeyse tüm dünyayı gezmiş ve gözlem yeteneğine güvenen birisi olarak, bugün size kurumsallığa farklı bir çerçeveden göstermeye çalışacağım.

Çoğumuza göre kurumsallık kelimesinin karşılığı ciddiyetle bağdaştırılır, çok ciddi olursak kurumsal oluruz gibi bir inanış vardır ve gülmesi gerektiği bir yerde bile kendini sıkar ki kurumsal görünsün. Bu Japonlar kurumsallık hakkında bir şey bilmiyorlar sanırım. Patron yeri geldi mi işçisine şaka yapıyor. Kurumsallığı hiçe mi sayıyor sizce? Japonya’ya iki kere gittim ve Japon mühendis ve çalışanlarla çok fazla mesaim oldu. Gülmediğim hatta kahkaha atmadığım bir günümün geçtiğini hatırlamıyorum .

Kimimize göre Kurumsallığın bürokrasinin çokluğuyla alakalı olduğu sanılır. O zaman dünya üzerinde bürokrasinin en çok olduğu, eski sosyalist devletler çok kurumsal olmalıydı. Eski Sovyet ülkelerinde nelerin yaşandığı hepimizin malumu.

Kimimize göre kurumsallık, pahalı ürün satabilmek için bir reklam yöntemidir. Bu tarz firmalardan şu cümleyi çok duyarsınız. Fiyatlarımız biraz pahalı olabilir ama biz kurumsal bir firmayız. Öyle olsa seri üretilen hepimizin alabildiği ürünleri üreten firmalar kurumsal olamazdı.

Yurtdışında nereye gidersem gideyim, çoğumuzun dikkat dahi etmediği ayrıntıları gözlemleyerek Ülkemizle kıyaslamasını yapmışımdır. Ancak bu kıyaslama, kendi vatandaşımı küçümsemek, burun kıvırmak değil, “biz daha iyisini nasıl yapmalıyız” ı anlamaktır.

Enteresan gözlemlerimizden bir kaçını sizinle paylaşmak istiyorum.

Ülkemizde şirketlerin yüzde 80 i beş yılını doldurmadan kapanıyor. Yüzde 96 ise 10. yılını göremiyor. Başka bir deyişle kurulan her yüz şirketten sadece dört tanesi onuncu yılını dolduruyor. Bunun en büyük sebebi, bizde genelde kısa sürede zengin olmak için, gereğinden çok risk alıyoruz ve en ufak çalkantıda şirket varlığını devam ettiremiyor.

Batıda yüz yılını geçmiş, dükkanını bile değiştirmemiş küçük esnafları görünce hayrete düşüyordum. Bizde neden böyle bir şey yok diye.

Bir kasap mesela, kurulduğu yerde, kurucusunun torununun torunu tarafından işletiliyor. Yanındaki işçilerin babaları, dedeleri de aynı dükkanda çalışmışlar. Resmi rakamlara ulaşamadım ama bizde maalesef aynı iş yerinde on yıl çalışan insan sayısı yüzde birin bile altında, Tek şirkette çalışıp emekli olan kaç kişi tanıyorsunuz?

Sizce bu kasap mı kurumsal yoksa bizdeki milyon liralık şirketler mi? İstatistiklere göre, bizdeki yüz şirketten 96 sı on yıl sonrasını göremeyecek ama o kasap?

Demek ki Kurumsallık, tek başına fiyata, ciddiyete yada resmiyete bağlı bir şey değil. Kurumsallık için bence ulaşılması gereken en önemli değer istikrar olmalı.

Kalitede istikrar, istihdamda istikrar, güvende istikrar.

On yıldır aldığınız üründen, ki bu ürün ister bir poğaça olsun, ister bir sabun aynı tadı yada hazzı alıyorsanız, onu üreten firma kurumsaldır.

Demek ki kurumsallığın ilk adımı istikrar.