Kişisel Gelişime Bir De Bu Taraftan Bakın

Bilen değil, yapan kazanır

Tanıştığım hemen her insanın, kendine göre makul hedefleri var. Kimimiz ev, araba, bankada daha çok para, daha konforlu bir yaşam, daha uzun ve uzak tatiller, vs vs.

Hepimizin, benzer yada benzersiz hayallerimiz ve hedeflerimiz var. Hayal ettiklerimizle mutluluk oyunları oynarken, hedeflerimize ulaşmak için var gücümüzle çabalıyoruz. Bir açıdan bakıldığında, hayallerle, hedeflerle de olsa avunmak, motive olmak iyi diyebiliriz. Bunu yapamayanlar ise, genelde geçmişte yaptıkları hataların ceremesini çektiğini düşünerek geçmişi gibi geleceğini de mahvedebilme yeteneğine sahiptirler. Özetle gelecekte ve geçmişte yaşarken aslında bugünü hatta anı ıskaladığımız gerçeğiyle karşı karşıyayız. tanıştığım 10 kişiden 9 unun bu iki davranışı sergilediğinden eminim.

Geçmişte ve gelecekteki hedeflerimize bakacak olursak hep bir güç mücadelesi yaşadığımızı görmekteyiz. Yani bir ay çalışı aldığımız şey para değil, bizi güce ulaştıran parçacıklardır.

Peki para için değil de güç için çalışıyorsak, bir başka deyişle, para günümüzde güç sembolü ise, Lidyalılar bunu bulmadan önce güçsüz müydük?

Sizi kendi geçmişinizden biraz daha öteye götürmek istiyorum.

Bildiğimiz insan soyuna günümüzden yaklaşık 50 bin yıl önce rastlandığını biliyoruz. İlk kaya resimleri, basit el aletlerinin tarihleri günümüzden 18 bin yıl öncesini işaret ediyor. Yani bildiğimiz insan soyu 32 bin yıl boyunca vahşi bir şekilde yaşamış. Avcılık yapmış. Gücünün yettiğini yemiş. Gücünün yetemediğine de yem olmuş. Vahşi doğası, insanı neondertalı hemen hemen hepimiz aynı ekosistemde yaşamış ve benzer davranışlar sergilemiş. Henüz alet kullanmayı keşfedemediği için, doğadaki diğer mahluklar gibi davranmış. Yani o devrin güç kavramına; Çeviklik diyebiliriz.

Günümüzden 18 bin yıl kadar önce taşlardan aletler yapıp alet kullanmayı keşfetmiş. Bunun yanında avlanmanın yanında tarım yapmaya başlamış. O devre baktığımızda, alet ve yapanın eline geçmiş. bu dönemde alet ve tarım yapmak güç ile eş değer olduğundan, kas gücü ve bilgi gücün sembolleri olmuş.

Biraz hızlı hızlı geçeceğim. Amacım siz değerli okuyucularıma tarih dersi vermek değil, tarihi farklı bir şekilde okumanıza yardımcı olmaktır.

Maden çağına geldiğimizde, o madeni, bulup, çıkarmak, işlemek ve ürün haline dönüştürmek için yine bilgi ve kas gücüne ihtiyaç vardı. Yani güç yine kas gücü ve bilgi. Bu dönemden itibaren, bilgi binlerce yıl en değerli güç kavramı olmaya başlamıştır.

Günümüzden 4-5 bin yıl önceye geldiğimizde, Güç dediğimizde, ticaret, biraz daha komplike makinalar (tekerlek, kağnı, vs) ve yine kas gücünü görüyoruz. Ticaret ve makinalar için hatta yazı için yine bilgiye ihtiyaç olduğundan, bu çağların da güç sembolü bilgi olmuştur.

İnsanlar binlerce yıl boyunca, bilgi ve kas gücünün ekmeğini yemiş. Bunları iyi kullananlar güçlü olmuşlardır.

Zaman geçtikçe kurallar değişmiş,neredeyse her zaman icat yapanlar, yani bilgiyi değerlendirenler ve uygulayanlar sıçramalar yapmıştır.

Tekerleğin icadı, Barutun icadı, Matbaanın icadı, Radyonun icadı, Telgrafın icadı, Telefonun icadı gibi binlerce madde sayabiliriz. Bu yazıyı okurken en azından on tane hayatı kolaylaştıran ve güç unsuru olan icat da sizin aklınıza gelmiştir.

Nereden bakarsanız bakın, Bilgi, bilinen tarihin hemen her devresinde, güce ulaşmanın en önemli faktörü olmuştur. O yüzden bizler bilgili insanları çok severiz, saygı duyarız.

Bizim çocukluğumuzda evlerimizin kütüphanelerinin en değerli kitapları ansiklopedilerdi. Bizler her sorunun cevabını, belki de onlarca yıl önce yazılmış ansiklopedilerden arar, bulur ve yazardık. Yani bilgiye ulaşmak epey zahmetliydi.

Yakın zamanda öyle bir icat gerçekleşti ki, hiç bir icatta olmadığı kadar, hepimizin hayatını kolaylaştırdı. Bu müthiş icadın adı internet. Artık dilediğiniz bilgiye anında ve 7/24 ulaşabiliyorsunuz. Kafanıza koyarsanız, atom bombası yapmayı bile internetten öğrenebilirsiniz. Peki bu kolaylığı kullandığımız ölçüde, faydaya dönüştürebildik mi? Tabi ki Hayır?

Tam aksine, bilgi her an her yerde olduğu için, etrafınızdaki hemen herkes her şeyi biliyor.

Sigara kullanan birisi zararlarını biliyor.

Fazla kilosu olan birisi, nasıl zayıflayacağını biliyor.

Zamanını doğru kullanamayan birisi, nasıl kullanması gerektiğini biliyor.

Ben bu çağa müsadenizle bilgiçlik çağı diyeceğim.

Bilgiçlik çağında herkes her şeyi biliyor, bilmese de bir kaç saniyede ulaşabiliyor olmasına rağmen, uygulamada müthiş sıkıntılar yaşıyoruz. Dikkat ederseniz, küçücük çocuktan bakın da, koskoca insanlara kadar herkes her şeyden haberdar ancak yapmıyor.

Bilgiçlik çağında bilginin önemi gerilerken, uygulamanın önemi inanılmaz şekilde arttı.

Neyi nasıl yapacağımızı biliyoruz ancak, bildiklerimizi uygulamada hemen hepimiz sıkıntılar yaşıyoruz.

Bazılarımızın, adım atması ve devamını getirmesi, daha hızlı olurken, bir çoğumuz içimizdeki hesaplaşmayı bitirip, adım bile atamadan, günler, yıllar geçip gidiyor.

Farklı iki eğitimde, aynı fakülteden, aynı yıl mezun olmuş, iki kişiyle tanışma fırsatım oldu. Birincisi, çok yüksek bir ortalama ile mezun olmuş, sonrasında 20 yıl kesintisiz çalışmış ve çalıştığı firmada oldukça başarılı ve sevilen birisi. Diğeri o kadar da yüksek olmayan bir ortalama ile mezun olup, yine 20 yıl çalışmış. İkisinin de birer çocuğu var. Ancak ikincisi geldiği notada arkadaşının en 20 katı daha fazla maaş alıyor. Birincisi, kirada otururken, diğeri kendine ait çok iyi bir evde oturuyor.

Başarı, kazandıklarımız ise, bu iki arkadaştan hangisi başarılıdır sizce?

Tabi ki ikincisi diyeceksiniz.

İki arkadaş arasındaki tek fark ne biliyor musunuz?

İkincisi, çok çalıştığından mı başarılı oldu dersiniz?

Kesinlikle hayır!

İki kişi arasındaki tek fark, değişime hazır olmak ve değişmek için gerekli emeği vermektir yani çok çalışmak, kendini paralamak değil.

İşte ben buna kişisel gelişim diyorum.