Farkındalık “Şu anda ne yaşıyorum” sorusunu yanıtlamak için, kendi düşüncelerini, duygularını ve bedenini gözlemlenmesi yoluyla elde edilen zihinsel bir durum olarak tarif edilebilir.
Farkındalık dikkatinizi şu ana odaklamakla ilgilidir. Dikkatin şimdi ne hissettiğinize, ne düşündüğünüze, ne gördüğünüze, ne işittiğinize, bedeninizde neler hissettiğinize odaklanması farkındalık halidir.
Farkındalıkta dikkat yargısız bir şekilde kendine odaklanmaktadır. Düşünce, duygu ve bedensel duyumlar yargılanmadan ve anlık yaşantının olağan ve geçici parçaları olarak izlenmektedir.
Farkındalığın önemli bir özelliği, düşünce ve duygu gibi öznel deneyimlere kabullenmeyle yaklaşılmasıdır. Farkındalıkta, düşünce ve duygular, reddedilmemekte, yargılanmamakta, bastırılmaya ya da onlardan kaçınılmaya çalışılmamaktadır.
Olumlu ya da olumsuz bütün anlık yaşantılar kabullenilmekte ve serbest bırakılmaktadır. Böylece endişe, üzüntü, kaygı, öfke gibi olumsuz yaşantılara karşı tolerans kapasitesi de artmaktadır.
Farkındalık, kökenlerini Budist içgörü meditasyonu tekniklerinden almaktadır. Farkındalık psikoterapi içerisinde otuz yıla yakın bir süredir, düşünce, duygu ve beden duyumlarına belli bir şekilde odaklanmayı amaçlayan bir psikoterapi yöntemi olarak kullanılmaktadır. Bu psikoterapi yönteminin depresyon, panik atak, fobi, obsesyon, stres gibi rahatsızlıklarda etkili olduğu araştırmalarda gösterilmiştir.
Farkındalık, terapide kendi duygu ve düşüncelerine karşı içgörü kazanmayı, dikkatin negatif ve takıntılı şekilde kendine odaklandığı düşünme biçimlerinden uzaklaşmayı sağlayan bir beceri olarak değerlendirilmektedir.
Daha basit anlatımla Farkındalık Kendini tanımaktır!
Bir çoğumuzun bunu ilk duyduğumuzda, “Ben zaten kendimi tanıyorum” dediğini duyar gibiyim.
Aslında kendimizi yeteri kadar tanımıyoruz.
Bir şeyi anlatmanın en kolay yolu deneyimlemek ve örneklendirmektir. Bazı sorular soracağım bu soruların hepimiz için %100 doğru olması beklenemez. Ancak %90’ımızdan fazlasına uyduğunu onaylayacağımızdan eminim.
Soru 1- Bir günde kaç KM koşabilirsiniz?
Çoğumuz belli bir KM koşmuşuzdur, nefes nefese kalmışızdır ancak sınırlarımızı zorlamadığımız için, yada ortam şartlarını farklı olmasından dolayı, ortalama 20 KM koşarım gibi bir cevap gelecektir.Bunu söylerken de kendimize bir üst sınır koyarız. O sınırı geçmeyi değil, yaklaşmayı hedefleriz. Çünkü sınır geçilmemesi gereken bir yerdir.
Soru 2- En fazla kaç KG kaldırabilirsiniz?
20? 40? 80? kendi ağırlığımız kadar kaldırabileceğimizi, belki biraz daha fazlasını kaldırabileceğimizi düşünürüz. Yine sınırlar iş başında…
Kendi ağırlığınızın 3 katını kaldırabilir misiniz?
İmkansız dediğinizi duyar gibiyim.
Ya bu bir savaşta olsa ve Seyit Onbaşı gibi bir durumda olsanız?
Sanırım durup sınırlarımızı bir daha düşünürüz.
Sanırım şimdi kendini tanımanın ne olduğunu daha kolay anlamışızdır.
Bu örnekler tabi ki çok uç örnekler, ancak hayatımızın her noktasında kendimize sanal sınırlar koyuyor ve bu kendi koyduğumuz sınırlarla kendimizi kısıtlıyoruz.
Kişisel gelişimin en büyük işle bu sınırları farkettirmek ve gerektiğinde bu sınırları aşmamıza yardımcı olmaktır.
Bir diğer işlevi ise, bazı şeyleri çok isteriz ama bedel ödemeyi sevmeyiz. Mesela:
Kilo vermek isteriz ama spor yapmayı sevmeyiz, yada yeteri kadar vaktimiz yoktur.
Çok para kazanmak isteriz ama sabah erken kalkmayı sevmeyiz.
Sınavda başarılı olmak isteriz ama yeteri kadar çalışmayız.
Ancak bunları çok iyi bir şekilde yaparak, yani bedeli ödeyerek başarılı olan insanlar var. Kişisel gelişimin bir diğer görevi: Biz nasıl bu bedeli kolay bir şekilde öderiz? sorusunun cevabını aramak ve uygulamaktır.
Bunlar kendimizi tanımak ile ilgili verdiğim sadece 2 ipucu, kişisel gelişim sadece bunlarla sınırlı değil elbette, bizi sınırlayan, kapasitemizi kullanmamızı engelleyen binlerce farklı konu ve durum olabilir. Kişisel gelişim bu durumları yada bu durumların yaratığı negatiflikleri ortadan kaldırmanın yollarını arar. Buna da kısaca kendini tanıma diyebiliriz.
Son Yorumlar